Genel Araştırma
'the wind rises' etiketi için arama sonuçları.
1 sonuç bulundu
Hayao Miyazaki’nin Sihirli Dünyası
Gurenİchinose Blog'da şu kategoriye içerik ekledi: Kültür & Sanat
Manga ve anime sanatçısı olan Hayao Miyazaki,her animesinde veya mangasında insanları kendi sihirli dünyasına hayran bırakıyor. Sadece Japonya’da değil bütün dünya tarafından tanınıyordur. Elli yıla aşkın bir süredir bu işi yapan Hayao Miyazaki Studio Ghibli adli animasyon stüdyosunun kurucusudur. 5 Ocak 1941 doğumlu olan Hayao Miyazaki şu an 77 yaşındadır. Tokyo’da yaşamaktadır. Kendisi ailenin ikinci çocuğudur ve toplam üç erkek kardeşi vardır. Miyazaki’nin babası,ağabeyinin savaş uçağıları için parça üreten firmasında yöneticiydi. Tabi bu çoğu animesinde neden uçakların büyük bir yer kapladığını açıklıyor. Annesi “Spinal tüberküloz” (omurgada oluşan verem) adlı bir hastalık yüzünden 8 yıl boyunca hastanede yatmıştır. Tokotama Lisesinde “Hakujaden” adlı animasyonu izlemiş ve çizgi roman çizeri olmaya karar vermiştir. 1962 yılında Gakushuin Üniversitesinde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okumaya başlamıştır. Mezuniyettinden sonra Toei Animasyon Şirketi’nde animatör olarak çalışmaya başladı ve kısa sürede yeteneğini gösteren Miyazaki 1964 yılında Okami Shonen Ken adlı TV serisinin yönetmeni olmuştur. Bu sayede Takahata Isao ile tanışma fırsatı buldu. 1965’te Takahata ve animasyon yönetmeni Otsuka Yasuo,“Taiyo no Oji Horus no Daiboken” (The Little Norse Prince Valiant) adlı anime filmi üzerinde çalışmaya başladılar. Ne yazık ki o dönemde Tv dizileri çok popüler olduğu için filmler pek tercih edilmiyordu. Miyazaki her zaman uzun metrajlı bir animasyon filmi yapmak istediği için onun için mükemmel bir fırsattı ama 1968’de vizyona giren ve bir büyücüye karşı ailelerini korumaya çalışan köylülerin yaşadıklarını anlatan bu film en az hasılat getiren yapım oldu bu yüzden dolayı Takahata’nın bir daha Toei’de film yönetmesine izin verilmedi. Miyazaki 1969 yılında,Charles Perrault’un “Çizmeli Kedi” adlı kitabının animasyon versiyonu olan “Nagagutsu wo Haita Neko” adlı filmde görev aldı ve bu yapım Moskova Festivali’nde ödül kazandı. 1971’de,Miyazaki ve Takahata A-pro adlı yeni bir animasyon şirketine katıldılar. Burada Astrid Lindgren’in Pippi Longstocking adlı hikayeyi birlikte animeye dönüştürmek isteyen ikili ne yazık ki kitabın yayın haklarını satın almak isteyip başarılı olamayınca 1972 yılında Panda Kopanda (The Adventures of Panda and Friends) adlı bir film yaptılar. 1973’te ikili birlikte Zuiyo Pictures adlı yeni bir animasyon şirketine katıldılar. Bu ikili bence hepimizin çok iyi bildiği ve severek izlediği çizgi filmlerden Alps no Shojo Haiji yani çoğumuzun bildiği adla “Heide” ile büyük başarılara imza attılar. Heide,Sekai Meisaku Gekijou (World Masterpiece Theater) adlı bu projenin başlangıcı oldu ve bu şekilde dünya çocuk edebiyatından çok sayıda klasik eserin TV animasyon serileri yapıldı. Miyazaki bu projede sahne dizaynı,sahne organizasyonu gibi değişik görevler almış oldu. Miyazaki 1978’de senaryosununu kendisinin yazdığı ve yönettiği Mirai Shounen Konan (Future Boy Conan) adlı TV serisini yaptı. Bu seriden hemen sonra Rupan Sansei: Kariosutoro no Shiro adlı film ile büyük bir gişe başarısı elde etti. Miyazaki,1981 yılında Meitantei Houmuzu (Sherlock Hound) adlı bir TV serisi hazırlamak istedi ama Sherlock Holmes’ün yazarı olan Sir Arthur Conan Doyle’ın varisleriyle sorunlar yaşadığı i,im bu projeye 3 yıl boyunca ara vermek zorunda kaldı. Telif sorunları çözüldükten sonra bu seriyi başka bir ekibe devrenden Miyazaki bir daha TV serisi yapmama kararı aldı. Miyazaki’nin asıl şimdiki ününe kavuştuğu 1984 yapımlı Kaze no Tani no Nausicaa ( Nausicaa of the Valley of the Wind) adlı film oldu. Çok sayıda ödülün sahibi olan bu film dev böceklerle dolu zehirli ormanların her yeri kapladığı bir dünyada mücadele eden bir prensesin başından geçenleri anlatıyordu. 1985 yılında Takahata ile birlikte Studio Ghibli adını verdikleri kendi animasyon stüdyolarını kurdular. 1986’da stüdyonun ilk ve benim çok sevdiğim filmlerden biri olan Tenku no Shiro Laputa (Laputa: Castle in the Sky) adlı filmi yönetti. 1988’de kendisinin yazdığı Tonari no Totoro (My Neighbor Totoro) adlı filmi yönetti. Totoro,Nausicaa kadar bir başarı edemedi ama animasyon klasiklerinden bir haline geldi. Japon ulusal yayın kuruluşu olan NHK’nin yapmış olduğu bir ankette The Seven Samurai filminden sonra tüm zamanların en çok sevilen Japon filmi seçildi. 1989’da gişede çok büyük bir başarıya imza atan Majo no Takkyubin (Kiki’s Delivery Service) adlı film o yılın en çok izlenen filmi oldu. Üç yıllık bir aradan sonra tüm zamanların en çok hasılat yapan Japon animasyon filmi olan Porco Rosso’yla geri dönüş yaptı. Bu film bilinmeyen bir nedenden dolayı domuza dönüşmüş olan Marco adlı pilotun hava korsanlarıyla olan mücadelesini anlatıyor. 1995’te Mimi wo Sumaseba (Whisper of the Heart) adlı filmin senaristi olan Miyazaki,1997 yılında vizyona giren Mononoke Hime (Princess Mononoke) ile Japonya’da gişe rekoru kırmayı başardı ve 150 milyon dolarlık gişe kazanç ile uzun zamandır lider olan Et’yi de geçmiş oldu. Tüm yerli ve yabancı filmler arasında birinci sıraya yerleşen bu yapım,Japon animasyonlarının tüm dünyada olan popülaritesini artırmakta büyük bir katkıda bulundu. Japonya’nın oskarı sayılan Japonya Akademi ödülüne layık görüldü ve En iyi Yabancı Film oskarı dalında Japonya’yı temsil etti. 2001’de onun kariyerini zirveye taşıyacak film olan Sen to Chihiro no Kamikakushi’e (Spirited Away) imza attı. Bu film kendisinin olan rekorunu tekrar kırmasını sağladı. Aynı zamanda Berlin Film Festivali’nin tarihinde de bir ilk gerçekleşti ve ilk defa ödülü bir animasyon filmine verildi. Ben animasyon filmler arasında en sevdiğim olan Howl’s Moving Castle filmini 2004’te Diana Wynne Jones’un romanından esinlenip seyirci ile buluşturdu. Şimdi ise 2020 yılında çıkacağı söylenen “How Do You Live?” adlı filminin yönetmenidir. HAYAO MİYAZAKİ’NİN BAZI FİLMLERİ 1. Castle in the Sky (Gökteki Kale) 1986 Uzak bir gelecekte geçen bu film,geçmişte insanoğlu yaşamak için uçan şehirler inşa etmiş ve bu şehirler büyük bir felaket yüzünden yıkılmış ve insanlar geri yeryüzüne inmek zorunda kalmış. Gökyüzünde kalan son şehir Laputa’dır. Sheeta isimli bir kızın hükümet ajanları tarafından kaçırılıp hava taşıtına bindirilir buradan kurtulup yeryüzüne inen Sheeta kendi yaşlarında bir erkek çocuk olan Pazu ile tanışır. Sheeta’nın sihirli kolyesi sayesinde beklemediği maceralar yaşayacaklardır. Konusunun çok ilgi çekici olduğunu düşündüğüm için izlediğim ve en az 6 kere izleyip hiçbir zaman sıkılmadığım filmlerden biri. Karakterlerin yaşadığı bütün duyguları size de yaşatan gerektiğinde ağlatan gerektiğinde güldüren özel filmlerden biri. 2. Howl’s Moving Castle (Yürüyen Şato) 2004 Sophie adlı bir kıza kötü bir cadı tarafından büyü yapılır. Bu büyünün etkisini yok etmeye çalışan Sophie büyü yüzünden doksan yaşında yaşlı bir kadına dönüşmüştür. Kimsenin kendisini tanımayacağını düşünüp üzülen Sophie evden kaçar ve Howl adlı bir büyücünün evinde yaşamaya başlar. Bu şatoda yaşayan cinlerden biri de Sophie ile aynı kaderi paylaşmaktadır. İkisi birlikte kendilerine yapılan bu kara büyünün etkisinden kurtulmaya çalışacaktır. Aynı anda şatonun dışında patlak veren savaş ülkenin birliğini tehdit etmektedir. İkili hem büyüden kurtulmak hem de ülkeleri için canları pahasına savaşmak zorunda kalacaktır. Bu film hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biri ve herkese rahat bir şekilde önerdiğim bir film. Hayatınızda hiç Hayao Miyazaki’nin filmini izlemediyseniz bu film ile başlamanızı öneririm. 3. The Wind Rises (Rüzgar Yükseliyor) 2013 Küçüklüğünden beri uçaklara büyük hayranlık duyan ve uçak mühendisi olmak isteyen Jiro’nun hikayesini ele alıyor. Ne yazık ki o yıllarda Japonya gelişmiş ülkelerden uçak teknolojisi bakımından en az 20 yıl geridedir. O dönemin en ünlü uçak mühendisi olan Caprino Jiro’nun en büyük idolüydü. Çocukluğundan beri görme sorunları yaşayan Jiro 1930’ların sonunda önemli bir kurumun uçak mühendisi olmayı başarır. Bu kurumdakiler Jira’nun mükemmel dehasını fark eder ama İkinci dünya savaşı başlamak üzeredir ve bu durum Jiro’nun hayatındaki bir çok şeyi değiştirecektir. Yakın günlerde izlediğim ve aslında bu yazıyı yazmama neden olan bir film. Normalde çok duygusal bir insan değilimdir ama bu film izlerken birçok kere gözüm dolmuştu gerçekten filmin çizimleri olsun konusu olsun sizi filmin içine çekip bütün duyguları yaşamanızı sağlıyor.- 3
- hayao miyazaki
- the wind rises
- (3 etiket daha)
Konudaki etiketler: