Jump to content

Gurenİchinose

Üye
  • İçerik sayısı

    3
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    3

Gurenİchinose kullanıcısının son zaferi 12 Mayıs 2019

Gurenİchinose en beğenilen içeriğe sahiptir

Sitemizdeki itibarı

5Neutral

Gurenİchinose hakkında

  • Doğum günü10-12-2003

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Kadın

Son profil ziyaretçileri

925 profil görütülenme
  1. More information about "Japon Mitolojisinin Değişik Tanrıları"
    Japon Mitolojisi diğer mitolojilere göre pek bilinmesede aslında bence en değişik tanrı ve tanrıçalara sahiptir. Aslında “Japon Mitolojisi” demek iki sebeple yanlıştır. Birinci sebep japonların çok fazla mitolojilerinin olması,ikinci sebep ise Japonların tutarlı tek bir mitolojisinin olmamasıdır. Japon mitolojisine göre birbiriyle hem kardeş hem de birbirleriyle evli olan Gök (İzanagi) ve Yeryüzü (İzanami) kaostan ayrıştıktan sonra gökyüzünün yüzen köprüsünden,tanrısal mücevherler süslü bir mızrakla (Ama-no-Nuboko) okyanusu karıştırarak,kara parçalarını yaratırlar. Sonra Japon adalarını oluştururlar ardından diğer tabiat tanrılarını doğururlar. Japon Mitolojisinde 8 milyon ilah vardır. Gök gürlemesi,yağmur yağması,şimşek çakması gibi doğa olayları dışında her mesleğinde ayrı bir ilahı vardır. Gök (İzanagi)ve Yeryüzü (İzanami) il önce Hiruko’yu doğururlar ama çocuk sakat olduğu için ondan iğrenir ve bir teknenin içine koyup onu terk ederler. Hiroku sabah güneşi tanrısı olup çocukların sağlığının koruyucu Tanrısıdır. Yeni çocuklar doğurmaya devam ederler. Kagutsuchi (Ateş Tanrısı) doğar. İzanagi’nin sol gözünden Amaterasu (Güneş Tanrıçası),sol gözünden ise Tsukiyomi (Ay Tanrısı) burnundan ise Susanowa (Fırtına Tanrısı) doğar. Güneş Tanrıçası Ameterasu Japon Mitolojisinde önemli bir yer kaplar. İzanagi (Gök),Amaretasu’ya inci bir kolye hediye etmiş ve ona Kami’lerin (tanrı) oturduğu Takamagahara’nın sorumluluğunu vermiştir. Fırtına tanrısı Susanowa’nın yönetimi altına girmiştir. Susanowa kız kardeşi Amaterasu’nun sarayında doğru olmayan hareketlerde bulunduğu için cennetten kovulmuştur. Daha sonra Susanowa’nın oğlu Okuni-Nushi bütün ülkenin Tanrısı olur. Amaterasu’nun torunu Ninigi ile ülkeyi paylaşmaya karar verirler. Dinsel işlerde Okuni-Nushi,siyasal işlerden ise Ninigi sorumlu olur. Ukemoçi no Kami yiyecek tanrısıdır. Yiyecek,içecek ve barınak Tanrısı olan Tayuke okami ile birlikte anılır. Sukunahikona dünyayı kurtarmak ve hastalıklarla vahşi hayvanlara karşı korunma çarelerini bulmak için Okuni-Nushi’ye yardım eden Cüce tanrıdır. Ame-no-uzume şafak ve eğlencenin Tanrıçasıdır. İnari pirinç üretiminin koruyucu Tanrısıdır. Yedi Şans Tanrıları (Shichi Fukujin) Japon Mitolojisinde önemli bir yer kaplar. Ebisu balıkçıların ve tüccarların koruyucudur. Daikoku zenginlik ve çifçilerin Tanrısıdır. Bişamon savaş tanrısı olup zenginlik ve servetin dağıtıcısıdır.. Fukurokuju akıl,şans ve uzun ömrü sembolize eden bir Şinto Tanrısıdır ve karga ve kaplumbağanın eşlik ettiği uzun alınlı bir varlık olarak anlatılır. Benten edebiyat,müzik,zenginlik ve dişilik Tanrıçasıdır. Hotei çocukların eşlik ettiği,neşe saçan mutlu bir Tanrıdır. Jurojin uzun yaşam ve mutluluk tanrısıdır. Her yıl Tanrılar kutsal İzumo tapınağında bir araya gelip toplantı yaparlar ve orada insanların aşkla ilgili alın yazısı belirlenir. Tanrılar hangi insanın hangisini sevmesi gerektiğine inanırlar. Uba (yağmur hemşire,yaşlı kadın) çam ağacının ruhudur ve onun kocası yani Jo (sevgi) evlilik ve aşkı sembolize eder.
  2. More information about "Hayao Miyazaki’nin Sihirli Dünyası"
    Manga ve anime sanatçısı olan Hayao Miyazaki,her animesinde veya mangasında insanları kendi sihirli dünyasına hayran bırakıyor. Sadece Japonya’da değil bütün dünya tarafından tanınıyordur. Elli yıla aşkın bir süredir bu işi yapan Hayao Miyazaki Studio Ghibli adli animasyon stüdyosunun kurucusudur. 5 Ocak 1941 doğumlu olan Hayao Miyazaki şu an 77 yaşındadır. Tokyo’da yaşamaktadır. Kendisi ailenin ikinci çocuğudur ve toplam üç erkek kardeşi vardır. Miyazaki’nin babası,ağabeyinin savaş uçağıları için parça üreten firmasında yöneticiydi. Tabi bu çoğu animesinde neden uçakların büyük bir yer kapladığını açıklıyor. Annesi “Spinal tüberküloz” (omurgada oluşan verem) adlı bir hastalık yüzünden 8 yıl boyunca hastanede yatmıştır. Tokotama Lisesinde “Hakujaden” adlı animasyonu izlemiş ve çizgi roman çizeri olmaya karar vermiştir. 1962 yılında Gakushuin Üniversitesinde uluslararası ilişkiler ve ekonomi okumaya başlamıştır. Mezuniyettinden sonra Toei Animasyon Şirketi’nde animatör olarak çalışmaya başladı ve kısa sürede yeteneğini gösteren Miyazaki 1964 yılında Okami Shonen Ken adlı TV serisinin yönetmeni olmuştur. Bu sayede Takahata Isao ile tanışma fırsatı buldu. 1965’te Takahata ve animasyon yönetmeni Otsuka Yasuo,“Taiyo no Oji Horus no Daiboken” (The Little Norse Prince Valiant) adlı anime filmi üzerinde çalışmaya başladılar. Ne yazık ki o dönemde Tv dizileri çok popüler olduğu için filmler pek tercih edilmiyordu. Miyazaki her zaman uzun metrajlı bir animasyon filmi yapmak istediği için onun için mükemmel bir fırsattı ama 1968’de vizyona giren ve bir büyücüye karşı ailelerini korumaya çalışan köylülerin yaşadıklarını anlatan bu film en az hasılat getiren yapım oldu bu yüzden dolayı Takahata’nın bir daha Toei’de film yönetmesine izin verilmedi. Miyazaki 1969 yılında,Charles Perrault’un “Çizmeli Kedi” adlı kitabının animasyon versiyonu olan “Nagagutsu wo Haita Neko” adlı filmde görev aldı ve bu yapım Moskova Festivali’nde ödül kazandı. 1971’de,Miyazaki ve Takahata A-pro adlı yeni bir animasyon şirketine katıldılar. Burada Astrid Lindgren’in Pippi Longstocking adlı hikayeyi birlikte animeye dönüştürmek isteyen ikili ne yazık ki kitabın yayın haklarını satın almak isteyip başarılı olamayınca 1972 yılında Panda Kopanda (The Adventures of Panda and Friends) adlı bir film yaptılar. 1973’te ikili birlikte Zuiyo Pictures adlı yeni bir animasyon şirketine katıldılar. Bu ikili bence hepimizin çok iyi bildiği ve severek izlediği çizgi filmlerden Alps no Shojo Haiji yani çoğumuzun bildiği adla “Heide” ile büyük başarılara imza attılar. Heide,Sekai Meisaku Gekijou (World Masterpiece Theater) adlı bu projenin başlangıcı oldu ve bu şekilde dünya çocuk edebiyatından çok sayıda klasik eserin TV animasyon serileri yapıldı. Miyazaki bu projede sahne dizaynı,sahne organizasyonu gibi değişik görevler almış oldu. Miyazaki 1978’de senaryosununu kendisinin yazdığı ve yönettiği Mirai Shounen Konan (Future Boy Conan) adlı TV serisini yaptı. Bu seriden hemen sonra Rupan Sansei: Kariosutoro no Shiro adlı film ile büyük bir gişe başarısı elde etti. Miyazaki,1981 yılında Meitantei Houmuzu (Sherlock Hound) adlı bir TV serisi hazırlamak istedi ama Sherlock Holmes’ün yazarı olan Sir Arthur Conan Doyle’ın varisleriyle sorunlar yaşadığı i,im bu projeye 3 yıl boyunca ara vermek zorunda kaldı. Telif sorunları çözüldükten sonra bu seriyi başka bir ekibe devrenden Miyazaki bir daha TV serisi yapmama kararı aldı. Miyazaki’nin asıl şimdiki ününe kavuştuğu 1984 yapımlı Kaze no Tani no Nausicaa ( Nausicaa of the Valley of the Wind) adlı film oldu. Çok sayıda ödülün sahibi olan bu film dev böceklerle dolu zehirli ormanların her yeri kapladığı bir dünyada mücadele eden bir prensesin başından geçenleri anlatıyordu. 1985 yılında Takahata ile birlikte Studio Ghibli adını verdikleri kendi animasyon stüdyolarını kurdular. 1986’da stüdyonun ilk ve benim çok sevdiğim filmlerden biri olan Tenku no Shiro Laputa (Laputa: Castle in the Sky) adlı filmi yönetti. 1988’de kendisinin yazdığı Tonari no Totoro (My Neighbor Totoro) adlı filmi yönetti. Totoro,Nausicaa kadar bir başarı edemedi ama animasyon klasiklerinden bir haline geldi. Japon ulusal yayın kuruluşu olan NHK’nin yapmış olduğu bir ankette The Seven Samurai filminden sonra tüm zamanların en çok sevilen Japon filmi seçildi. 1989’da gişede çok büyük bir başarıya imza atan Majo no Takkyubin (Kiki’s Delivery Service) adlı film o yılın en çok izlenen filmi oldu. Üç yıllık bir aradan sonra tüm zamanların en çok hasılat yapan Japon animasyon filmi olan Porco Rosso’yla geri dönüş yaptı. Bu film bilinmeyen bir nedenden dolayı domuza dönüşmüş olan Marco adlı pilotun hava korsanlarıyla olan mücadelesini anlatıyor. 1995’te Mimi wo Sumaseba (Whisper of the Heart) adlı filmin senaristi olan Miyazaki,1997 yılında vizyona giren Mononoke Hime (Princess Mononoke) ile Japonya’da gişe rekoru kırmayı başardı ve 150 milyon dolarlık gişe kazanç ile uzun zamandır lider olan Et’yi de geçmiş oldu. Tüm yerli ve yabancı filmler arasında birinci sıraya yerleşen bu yapım,Japon animasyonlarının tüm dünyada olan popülaritesini artırmakta büyük bir katkıda bulundu. Japonya’nın oskarı sayılan Japonya Akademi ödülüne layık görüldü ve En iyi Yabancı Film oskarı dalında Japonya’yı temsil etti. 2001’de onun kariyerini zirveye taşıyacak film olan Sen to Chihiro no Kamikakushi’e (Spirited Away) imza attı. Bu film kendisinin olan rekorunu tekrar kırmasını sağladı. Aynı zamanda Berlin Film Festivali’nin tarihinde de bir ilk gerçekleşti ve ilk defa ödülü bir animasyon filmine verildi. Ben animasyon filmler arasında en sevdiğim olan Howl’s Moving Castle filmini 2004’te Diana Wynne Jones’un romanından esinlenip seyirci ile buluşturdu. Şimdi ise 2020 yılında çıkacağı söylenen “How Do You Live?” adlı filminin yönetmenidir. HAYAO MİYAZAKİ’NİN BAZI FİLMLERİ 1. Castle in the Sky (Gökteki Kale) 1986 Uzak bir gelecekte geçen bu film,geçmişte insanoğlu yaşamak için uçan şehirler inşa etmiş ve bu şehirler büyük bir felaket yüzünden yıkılmış ve insanlar geri yeryüzüne inmek zorunda kalmış. Gökyüzünde kalan son şehir Laputa’dır. Sheeta isimli bir kızın hükümet ajanları tarafından kaçırılıp hava taşıtına bindirilir buradan kurtulup yeryüzüne inen Sheeta kendi yaşlarında bir erkek çocuk olan Pazu ile tanışır. Sheeta’nın sihirli kolyesi sayesinde beklemediği maceralar yaşayacaklardır. Konusunun çok ilgi çekici olduğunu düşündüğüm için izlediğim ve en az 6 kere izleyip hiçbir zaman sıkılmadığım filmlerden biri. Karakterlerin yaşadığı bütün duyguları size de yaşatan gerektiğinde ağlatan gerektiğinde güldüren özel filmlerden biri. 2. Howl’s Moving Castle (Yürüyen Şato) 2004 Sophie adlı bir kıza kötü bir cadı tarafından büyü yapılır. Bu büyünün etkisini yok etmeye çalışan Sophie büyü yüzünden doksan yaşında yaşlı bir kadına dönüşmüştür. Kimsenin kendisini tanımayacağını düşünüp üzülen Sophie evden kaçar ve Howl adlı bir büyücünün evinde yaşamaya başlar. Bu şatoda yaşayan cinlerden biri de Sophie ile aynı kaderi paylaşmaktadır. İkisi birlikte kendilerine yapılan bu kara büyünün etkisinden kurtulmaya çalışacaktır. Aynı anda şatonun dışında patlak veren savaş ülkenin birliğini tehdit etmektedir. İkili hem büyüden kurtulmak hem de ülkeleri için canları pahasına savaşmak zorunda kalacaktır. Bu film hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biri ve herkese rahat bir şekilde önerdiğim bir film. Hayatınızda hiç Hayao Miyazaki’nin filmini izlemediyseniz bu film ile başlamanızı öneririm. 3. The Wind Rises (Rüzgar Yükseliyor) 2013 Küçüklüğünden beri uçaklara büyük hayranlık duyan ve uçak mühendisi olmak isteyen Jiro’nun hikayesini ele alıyor. Ne yazık ki o yıllarda Japonya gelişmiş ülkelerden uçak teknolojisi bakımından en az 20 yıl geridedir. O dönemin en ünlü uçak mühendisi olan Caprino Jiro’nun en büyük idolüydü. Çocukluğundan beri görme sorunları yaşayan Jiro 1930’ların sonunda önemli bir kurumun uçak mühendisi olmayı başarır. Bu kurumdakiler Jira’nun mükemmel dehasını fark eder ama İkinci dünya savaşı başlamak üzeredir ve bu durum Jiro’nun hayatındaki bir çok şeyi değiştirecektir. Yakın günlerde izlediğim ve aslında bu yazıyı yazmama neden olan bir film. Normalde çok duygusal bir insan değilimdir ama bu film izlerken birçok kere gözüm dolmuştu gerçekten filmin çizimleri olsun konusu olsun sizi filmin içine çekip bütün duyguları yaşamanızı sağlıyor.
  3. More information about "Japonya'nın Geleneksel Giysisi "Kimono" Nedir?"
    Manga ve animelerde sıkça gördüğümüz kimononun geçmişini tek merak edenin ben olmadığını düşünüyorum. O değişik desenleri ve parlak renkleriyle bildiğimiz kimonolar ne? Kimler ne zaman ve nerede giyerler? Çeşitleri var mıdır? İşte bu bütün soruları sizin için cevaplamaya çalışacağım. Japonlar 19. yüzyılın yarısından beri başlayan bir batılaşma çabaları halkın giydikleri şeylere de yansımıştır ama Japonların geleneklerini yaşatmalarına bu durum engel olmamıştır. 5.yy’dan itibaren Japonya ile Çin arasında başlayan kültürel ilişkiler sayesinde ortaya kimono çıkmıştır. Modern kimono Japonya’nın Heain döneminde (794-1192) şuanki halini almaya başlamıştır. Şu an kullanılan kimonolar,Japonya’yı ziyarette gelen turistlerin ilgisini çekmektedir ve ziyaretçiler kısa süreliğine olsa bile kimonoyu giyme fırsatı bulabiliyorlardır. Kimono kelimesi “kiru” yani “giyilen eşya” ve “mono” yani “şey” kelimelerinden türemiştir. Günlük hayatta pek kullanılmasada özel günlerde yani evlillik,yeni yıl kutlamalarında,bayramlarda ya da mezuniyet gibi özel anlarda sıkça kullanılır. Erkeklerin giydikleri geniş paçalı pantolonlara “hakama” denir bol ceketlerine ise “haori” denir. Düğünlerde gelinler “Shiromuku” adlı özel yapım gelinlikler giyerler. Bu gelinlikler daha kalın ve beyazdır. Genç kızlar daha farklı kimonolar giyinir bu kimono çeşidinin ismi “Furisode” normal kimonolardan daha farklı olarak çok daha renkli ve kolları diğer kimonolardan uzundur. “Obi” yani kemer ile bağlanır.Ayakkabılar giyilmeden önce “tabi” adı verilen pamuktan çoraplar giyilir bu çorabın normal çoraplardan farkı başparmak ile diğer parmakların arasında bir oyuk bulunur bunun nedeni ise sandaletlerin daha kolay giyilmesini sağlamaktır. Ayakkabı yerine “geta” adı verilen yüksek topuklu nal ayakkabılar veya “zori” yani deriden yapılan sandaletler giyinilir. Normal olarak kimonolar zaman içerisinde çeşitlilik göstermiştir. Kimonoların resmi mi yoksa gündelik mi olduğunu çoğunlukla kumaşın cinsi,deseni ile renkleri belirler. Resmiyet dereceleri “kamonun” yani aile arması ile de belirlenir. İpek en fazla tercih edilen kumaş türlerinden biridir ama pamuk gündelik kimonolarda da tercih edilir. Günümüzde artık gündelik kimonolar polyester ile de yapılmaktadır. Bence çok değişik olan ama güzel olan bir özellik ise kimonoların asla israf olmamasıdır. Örneğin kimono eskise bile çocuklar içim kimono,hiyoku ya da haori yapılıyor. Daha küçük parçalardan ise çanta,örtü veya çay seremonisinde kullanılan peçeteler yapılır. Kimono hem erkeklerin hem de kadınların kendo gibi sporlarda giysileri olarak kullanır. Çoğunlukla karıştırılan “Yukata” daha basit,yazları festivallere gitmek için kullanılan ve çoğunlukla pamuktan yapılan bir giysidir. Kimonoya ne kadar benzetilse bile daha farklıdır. Çoğu yabancı ülkelerde kimono adıyla satılan giysiler çoğunlukla yukatadır. Günümüzde genç kızların ve erkeklerin yaz şenliklerindeki giysileri olmaya devam etmektedir.
×
×
  • Yeni Oluştur...